HAC YOLU 6
maknuts
Kafilemizde bulunan dört otobüsü, İmamı Azam külliyesinin önüne yapılmış beton alana yan yana park ettik.
Cami tuvaletine girip abdest alarak Hanefi Mezhebi kurucusu İmam-ı Azam'ın Camisine girdim. Bu cami geniş ve kubbeli bir mabet.Halıları ziyaretçi yoğunluğundan yıpranmış. Ziyaret maksatlı iki rekat şükür namazı kıldım. Türbesinde ruhuna dua okuyup bağışladım. Sabahın erken vakti olduğundan olsa gerek cami ve türbesini ziyaret eden bizden başka pek kalabalık göremedim. Ancak bizim otobüstekilerin müdavimleri vardı.
Hep birlikte sabah kahvaltımızı yapmak için, cami girişinde bulunan, stad kadar genişliği olan alana battaniyelerimizi serdik.
Biz külliyeyi gezerken hamarat arkadaşlar yere serili battaniyelerin üzerlerine; zeytinleri tabaklara koymuş, peynirleri dilimlemiş ,çayları demlemişlerdi.
 
Oturduk kahvaltı yapacağız ama Türkiye'den aldığımız ekmeği kırmak mümkün değil. Kurumuş taş gibi olmuş. Neyse " kolayı var ,suyun içine bırakıp biraz yumuşatır; öyle yeriz dediler.Öyle de yaptık ama sulanmış ekmekten bir tat almadık.
Kahvaltı biterken yamacımıza kara çarşaflı bir kadın yaklaştı.
-Men Türkem.Çok fakirem. Evde küçük çocuklarım var.Mene çocuklarım için biraz zeytin verebilir misiniz dedi.
Arkadaşlarla göz göze geldik ve ortada bulunan, ekmek olmadığı için katık yapıp çiğnenmemiş zeytin tabağını kaptığım gibi; ince ve dokunaklı sesinden genç olduğu sezilen kadına uzattım. Kara çarçaflı olduğundan yüzünü göremedik. Kadın elini uzatmış, tabağı tam elimden alıyordu ki;yanı başımızda beliren bir erkek sesi:
-Bunlara yiyecek vermek yasak.
Yan tarafımızdan yaklaşan silahlı bir asker gördüm. Kadına çok kaba davrandı, sert çıkıştı. Adeta azarladı. Onu yanımızdan kovdu. Tekrar bize döndü.
-Bunlar dilenci. Kesinlikle bir şey vermeyin dedi ve gitti.
Kadını aradım. Meydanın karşı tarafında bulunan dar bir sokak arasına doğru yürüyordu.  Sokağın köşe başından,sokak arasına uzanan iki üç metre yüksekliğinde birikmiş çöp yığını vardı.Kadında tam o çöplüğü dönüyordu.Bizim hacı adaylarına:
-Ben arabadaki zeytin tenekesini götürüp bu kadına vereceğim. Nasıl olsa taze ekmek yok, zeytinde yenmiyor dedim.
Onaylarını bile almadan az ileride bagaj kapağı açık otobüse koştum. Zeytin tenekesini kaptığım gibi, çöp yığınının bulunduğu sokağa koştum. Çöp dağını geçtim. Arkasına dolandım. Meydanın görülmez olduğu bir anda kadını gördüm. Kadına durmasını söyledim. Durdu. Bir teneke zeytini hızlı bir şekilde kucağına koydum.
 
Geri döndüm. Arkadaşların neşelerinden anladım ki ziyadesi ile memnun olmuştular.
Otobüslere binip Bağdat'ı gezmeye başladık. Merkez bakımlı ama kenar mahalleler tek kat gecekondular dolu. Bizim Ankara'ya benziyordu. Üstelik bu mahallelerde henüz toplanmamış dağ gibi çöplükler gördük. Fırat ve Dicle'nin yan yana aktığı Bağdat'ta onlarca asma köprüler yapmışlardı. Bir saatten fazla Bağdat'ı dolandık. Bu arada istikametimizi şaşırdık,bir türlü şehirden çıkamıyoruz. Büyük bir benzin istasyonuna girdik. İmdadımıza bir polis arabası yetişti. Bize eskortluk yaparak, arabalarımızı şehir dışına götürdü.
Yakıcı sıcak altında, hurma ağaçlarının dizili duble yol kenarından Hz Hüseyin'ın katledildiği Kerbela kentine doğru yol almaya başladık. Yaklaşık 100 kilometre sonra Kerbela kenti göründü.
Uzaktan ilk gözeme çarpan kubbeleri altın kaplama olduğu için parıldayan iki adet camisi oldu. Otobüsler Hz Hüseyin camisinin yanındaki alana park ettiler. Meydanda başka otobüsler de vardı.Beraber caminin içine girdik. İçi tamamen dolmuştu. Kadınlar kara çarşaflı idi. Çoğu yakasını bağrını dövüyor,kimi de başlarını cami duvarlarına, Hz.Hüseyinin kabri etrafındaki gümüş kaplı kafes demirlerine vurarak ağlıyordu. Birlikte Hz Hüseyin'ın türbesine geçtik. Dualar ettik,ruhuna bağışladık.
Öğle yaklaşıyordu. Namaz ve sair ihtiyaçlar için;bir saat kadar mola verildiği söylendi. Guruptaki yedi arkadaş; Kerbela şehrini gezmeye, namaz kılacak cami aramaya koyulduk.200 metre batıda küçük bir camiye rastladık.
Caminin girişine iki sıra tahta oturak konulmuş, sekiz on Iraklı ihtiyar bu oturaklara oturmuş sigara içiyordu. Oturakların arkasına dolaplar yapılmıştı. Bu dolapların içinde muska büyüklüğünde kilden kurutulmuş üçgen taşlar diziliydi.
Adamlara selam verdik. Camiye girdik. Cami içinde bulunan halıların arası kumlarla dolmuştu. Cami çok pisti. Kapı ve cami içinde bulunanlar bize hiç de hoş gözle bakmıyordu. Biz namazı bu kumlu halılara, onlar da dolaptan aldıkları kilden taşlara secde ederek kıldık.
Yolda bir at arabasında satılan buz kalıplarından büyükçe bir buzu parasını vererek satın aldık. At arabası ile taşıtarak otobüslerin yanına gittik.
Bu acılı, acılı olduğu kadar da kasvetli
Kerbela şehrinden buruk bir üzüntü ile ayrılıp; bir saat daha batıda olan Hazar Gölüne vardık. Gölün suyu mavi yeşil arası hafif bulanık. Birde sodalı olduğu söylendi. Tüm hacılar üstümüzdekilere bakmadan göle daldık. Gölde bulunan kalay renginde parlayan ufak balıklarla oynadık. Bir birimize su attık. Dışarıda bulunan harareti bu şekilde biraz olsun söndürelim istedik. Yarım saat gölde, yarım saat de kurumak için ağaçların altında bekledik.
Arabamız yolumuzun en uzun ve yakıcı sıcağı olan Necef veya Kerbela çölüne doğru yollandı..
(Devam edecek)
Fındık Vadisi

0 Yorum

Henüz Yorum Yapılmamıştır.! İlk Yorum Yapan Siz Olun

Yorum Gönder

Lütfen tüm alanları doldurunuz!

giresundangelsin

Puan Durumu

Takım OM G M P
1 GS  Galatasaray 32 28 1 87
2 FB  Fenerbahçe 32 27 1 85
3 TS  Trabzonspor 32 16 12 52
4 BJK  Beşiktaş 32 14 12 48
5 ÇRZ  Ç.Rizespor 32 14 12 48
6 İBFK  Başakşehir 32 13 12 46
7 KSM  Kasımpaşa 32 13 12 46
8 SVS  Sivasspor 32 11 10 44
9 ANT  Antalyaspor 32 10 10 42
10 ALNY  Alanyaspor 32 10 10 42
11 ADS  Adana Demir. 32 9 10 40
12 SAMS  Samsunspor 32 10 14 38
13 MKE  Ankaragücü 32 8 11 37
14 KYS  Kayserispor 32 10 12 37
15 KON  Konyaspor 32 8 12 36
16 HTY  Hatayspor 32 7 13 33
17 GFK  Gaziantep FK 32 8 17 31
18 FKGK  Karagümrük 32 7 16 30
19 PNDK  Pendikspor 32 7 16 30

Reklam

makmedya

Giresun Nöbetçi Eczaneler

giresundangelsin
istetiklagelsin

E-Bülten Aboneliği